Yorgos Lanthimos… Beyaz perdenin asi adamı… Yunan Tuhaf Dalgası’ndan gelen ve tuhaflığını Hollywood sinemasına taşıyan Lanthimos’un son filmi Zavallılar oldu.
Başrollerinde Emma Stone, Mark Ruffalo, Willem Dafoe gibi ünlü isimlerin yer aldığı film, Alasdair Gray’in aynı isimle yayımlanan kitabından uyarlama. Senaryosunu Lanthimos’un bir önceki filmi Sarayın Gözdesi’nde de imzası olan Tony McNamara kaleme aldı. Dünya sinemasında epey ses getiren Zavallılar (Poor Things), 11 dalda Oscar’a aday gösterildi.
Türkiye’de de geçtiğimiz cuma günü izleyiciyle buluşan bu ‘aykırı’ film, neler anlatıyor?
Zavallılar’da kendini doğuran çocuk-kadın Bella Baxter’ın bastırılmamış ve herhangi bir kuralla çevrelenmemiş dürtülerinin rehberliğinde cinselliği, yaşamı, aşkı, adaletsizliği, felsefeyi ve bilimi keşif yolculuğu anlatılıyor.
Bu kısa özetten sonra işin başından biraz bahsedelim…
Victoria; soylu, genç ve güzel bir kadındır. Bir gün hayatının açmazlarına dayanamaz ve doğmak üzere olan karnındaki bebeğiyle birlikte intihar eder. Çocukken, kendisi gibi cerrah olan babası tarafından üzerinde çeşitli deneyler yapılan ve görüntüsüyle insanları korkutan Godwin Baxter, Victoria’yı bulur. Cesedi henüz sıcak olan ve hayata döndürülmesi mümkün olan kadını ameliyathanesine götüren cerrah, ondan yeni bir yaşam yaratır. Victoria artık Bella’dır. Vücudu yetişkin bir kadın olmasına rağmen bebek aklına sahip bu kadın zamanla büyüyecek, gelişecek, hayatı tanıyacak ve maceradan maceraya atılacaktır.
Yorgos Lanthimos’un Zavallılar’ı feminist bir başkaldırı ya da dişi bir yeniden yaratılan hikayesi olarak yorumlansa da aslında çok karma ve yer yer kendi içinde dahi tutarlı olamayacak kadar çok boyutlu bir hikayeyi anlatıyor.
Dürtüleri kontrol edilmeyen ve kendi haline bırakılan bir kadının gelişim sürecinde özgür olmasının ütopik, bir yandan da gerçekçi hikayesine odaklanılıyor. Film boyunca özgürce maceradan maceraya atılan bir kadının, bir erkekten çok da farklı olmayan duygusal ve zihinsel gelişimler göstereceği, farlılıkların kadın ve erkeklikten ziyade toplumsal kodlarla ilgili olduğu gözler önüne seriliyor.
Bir yandan da bir kadının, eleştirilen erkek davranışları ve erkek dürtüselliğiyle hareket etmesinin karşı cinste de aynı etkiyi yaratacağı gösterilmek isteniyor. Film, istediği zaman sevişen, istediği zaman giden, istediği zaman istediği maceraya atılan, sürekli gelişen, hayata ve yaşama karşı sonsuz bir merak duyan ve bunun için kimseye hesap vermeyen bir kadının sadece varlığıyla bile erkeklerdeki ilkel dürtüleri nasıl kamçıladığı, en yalın haliyle nasıl ortaya çıkardığına şahitlik ettiriyor.
Bu film için ‘feminist bir başkaldırı’ veya klasik bir ‘yeniden yaratılan hikayesi’ demek de yanlış olmaz ancak tek başına bunlarla açıklanabilir değil. Film aynı zamanda bir insanın dürtüleri baskılanmadan önce hayatı keşif sürecinde nasıl bir deneyim yaşadığına da odaklanıyor.
Filmin en kayda değer metaforlarından biri de Bella’nın kendini doğurmuş olması. Kendisinin hem annesi hem de çocuğu. Hem anne hem çocuk. Hem kadın hem de çocuk. Her kadının hikayesi kendini doğurmakla başlar. Kendini doğurduğu an dünya renklenir…
Zavallılar, Alice Harikalar Diyarında’nın aslına uygun ve modern bir uyarlaması olarak da kabul edilebilir bir yandan. Esasen Alice’in hikayesi, yeme bozuklukları olan ve kendi cinselliğini keşfetmeye yönelen ergen bir çocuğun hikayesidir.
Alice’in keşif yolculuğu, erkeklerin ‘hoyratça ortalığa saçtığı’ dürtüsel davranışlarından korunması gerektiği kendisine öğütlendiği için korkularla doludur ve çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Bella ise tamamen özgür, başına buyruk ve baş döndürücü… Alice’in daha özgür daha güncel ve daha gerçekçi bir versiyonu.Sinematografik olarak doyurucu, oyunculuklar şapka çıkarmalık ve yapılan işten keyif alındığı da besbelli. Sinemanın hemen hemen tüm nimetleri cesurca serpiştirilmiş… Önce siyah beyaz ve sessiz sinema dönemine göndermelerle dolu bir giriş ardından balık gözlü lenslerle tutarsız ve kopuk bir zihnin izlenimleri ve tutsaklıktan kurtulduğu anda başlayan rengarenk sahneler… Bir yanda uçan araçlar bir yanda devasa şatolar… Geçmiş ve gelecek tasavvurunun aynı anda kurgulandığı sahnelerde rengarenk, karmaşık ve büyülü bir dünya kucaklıyor izleyiciyi, tabii çocuk-kadın kahramanımız Bella’yı da…
İnsan doğası, insan gelişimi, kontrolsüz dürtüler, sınıflar arası keskinlik, iyilik ve kötülüğün nerede başlayıp nerede bittiği, erkeklik saldırganlığı ve insan doğasının varoluşsal kötücüllüğü gibi birçok bağlantılı ancak ayrı temayı harmanlayan bir film Zavallılar. Hem biçim hem de içerik olarak karma ve karmanın verdiği hazla dolu. İçine hafif siyasi bir sos da eklenmiş ancak uyarlandığı hikayenin orijinalinde olduğu kadar keskince değil.
Zavallılar… Çocuk-kadın Bella’nın rengarenk, çok katmanlı ve bol bol ‘coşkusal zıp zıp’ içeren hikayesi… Birçok disiplinden faydalanan, birçok temayı tek bir çuvala sığdıran, sinemanın hemen hemen her nimetinden ve döneminden bonkörce faydalanan etkileyici bir dünya yaratımı…
En kör topal yanlarına gelecek olursak da, siyah ve eşcinsel karakterlerin ‘hadi bunlar da olmadan olmaz’ dercesine iliştirildiği, toplumsal ve siyasi meselelerin üstünkörü işlendiği filmde Bella’nın çarpıcı gerçekliklerle dolu hikayesinde bazı hayati durumlar ne yazık ki inandırıcılığını yitiriyor.
Köpek Dişi ile hem Yunan sinemasını hem de kişisel sinema kariyerini şahlandıran Lanthimos, Zavallılar ile birlikte aykırılığın dozunu artırmış fakat daha fazla olanakla karşılaştıkça filizlendiği köklerden iyice uzaklaşıp Hollywoodvari bir havaya bürünüyor ister istemez. Kendine has sinemasının ruhunu koruyor ancak daha keskin olabilecekken bazı yerlerde yuvarlak hatlı kalmayı tercih ediyor.
Sinemanın dünyaya açılan asi çocuğu Lanthimos belli ki bilinçli olarak bazı ‘dur’ noktalarında yüzeysel kalmayı tercih ediyor.
Bir yanıt bırakın