Netflix’in Çağatay Ulusoylu son yerli yapımlarından biri de Kübra oldu. 18 Ocak 2024 tarihinden itibaren platformda izlenebilen yapım, yayınlandığı ilk günden itibaren birçok tartışmanın konusu oldu, oldukça ses getirdi. Netflix’te birbiri ardına sıralanan Türk yapımlarından bazıları yüzleri güldürse de bazıları ne yazık ki beklentileri karşılayamıyor ve hayal kırıklığına dönüşüyor. Kübra dizisini ise herhangi bir kategoriye sokmak pek mümkün değil.
OGM Picture imzalı yapımın yönetmen koltuğunda Durul Taylan ve Yağmur Taylan kardeşler oturuyor. Başrollerinde ise Çağatay Ulusoy, Aslıhan Malbora, Nazan Kesal, Ahmet Mümtaz Taylan, Ahsen Eroğlu gibi hem televizyon hem de sinema dünyasından yakından tanıdığımız isimler yer alıyor. Dizinin senaryosunu ise Rana Mamatlıoğlu, Bekir Baran Sıtkı ve Murat Uyurkulak kaleme almış. Yazar Afşin Kum’un 2020 yılında raflardaki yerini alan Kübra adlı eserinden uyarlanan dizide din, Tanrı, inanç, eşitlik, özgürlük, teknoloji, yapay zeka ve insanlık tarihinin inanç yolculuğuyla ilgili önemli mesajlar yer alıyor.
Çağatay Ulusoy her ne kadar yakın zamanda ‘Gaddar’ isimli diziyle televizyon ekranlarına dönmüş olsa da uzun süredir dijital platformlarda yer alıyor. Peş peşe birçok yerli yapımda başrolde olan Ulusoy, diğer dijital işlerinde olduğu gibi Kübra dizisinde de yine keskin hatlı bir karaktere hayat veriyor. Bir tornacı dükkanında çalışan, ‘varoş’ diye tabir edilen İstanbul’un arka mahallerinden birinde annesi ve kız kardeşiyle birlikte yaşayan Gökhan’ın hayatı bir gün telefonuna bir uygulamadan gelen ‘Sen farklısın’ mesajıyla yepyeni bir evreye geçiyor. Yakın zamanda askerden dönen ve askerde çok kötü bir olaya şahit olan ve ‘gazi’ unvanı almasına rağmen bunu kabul etmeyen bir karakter Gökhan. Yakın zamanda yaşamış olduğu birtakım kötü hadiselerle baş edebilme potansiyelinin farkında olduğu için aslında o da diğerleri gibi olmadığını düşünüyor.
Sürekleyici olmasına karşın bazı yerlerde havada kalan Kübra dizisinin senaryosunun çıkış noktasının başka yapımlar olduğu iddia ediliyor. Bunlardan bir tanesi şu anda Amazon Prime’de yüklü olan ve 2018-2020 yılları arasında yayınlanan God Friended Me isimli dizi. Dizi, baş karakterin Facebook üzerinden Tanrı’dan arkadaşlık isteği almasıyla birlikte değişen dünyasına odaklanıyor. Kübra dizisinde de ana karakterimiz Gökhan, bir sosyal medya platformu üzerinden Tanrı tarafından kendisine gönderildiğine inandığı mesajlar alıyor.
Kübra dizisinin diğer esin kaynağının ise Michael Petroni tarafından yaratılan, Amerikan gerilim türünde bir dijital platform işi olan Messiah isimli dizi olduğu düşünülüyor. İlk sezonu 1 Ocak 2020’de Netflix’te yayınlanan on bölümden oluşan dizi platformun tartışmalı yapımlarından birisi olarak dikkat çekmişti. Messiah isimli dizi de yayınlandığı dönemde büyük ses getirmiş ve kitleler tarafından ya çok eleştirilmiş ya da çok sevilmişti. Kübradizisinin genel konusundan ziyade olayları işleyişine ve akış temposuna bakınca aslında bu diziyle de oldukça benzer özellikleri olduğu görülüyor. Dizide Mesih olarak gönderildiğini iddia eden karizmatik bir genç adamın kitleleri nasıl peşinden sürüklediği anlatılıyor.
Bir kitap ve iki dizinin yanı sıra yapımın en önemli esin kaynaklarından birisi de Yeşilçam sineması gibi görünüyor. Belki bu biraz kulağa şaşırtıcı gelebilir ama diziyi izleyenler bazı sahneleri aklına getirdiğinde aslında hiç de öyle olmadığını kolaylıkla görecektir. Gökhan karakterinin Kemal Sunal’ın pek sevdiğimiz ilk toplumsal gerçekçilik örneği olan filmlerinde canlandırdığı karakterlerden önemli izler taşıdığını görmek çok da zor değil. Gökhan’ın yanından ayrılmayan ve ona işin en başından beri inanan Salih karakteri, peygamber ya da kanaat önderlerine ilk inanan insanlara gönderme yapılmasının yanı sıra Deli Deli Küpeli filmindeki Hakim karakterinden tatlı bir iz değil midir? Bu amaçlanmış olmasa dahi Salih karakterini bu şekilde yorumlamak ne kadar yanlıştır?
Gökhan’ın kahvede halkı toplayıp da ‘bana bildirildi, kötü bir olay olacak, dışarı çıkmayın, sadece bir çatı altında olanlar kurtarılacak’ dediği sahneyi ‘dışarı çıkmayın bugün yağmur yağacak, bacaklarım ağrıyor’ diyen Kemal Sunal’ın Üç Kağıtçı filmindeki karakterine benzetmek ne kadar ütopik olur? Bir de yine aynı sahnede halka güya ahlak dersi veren mahalle eşrafından bir adamın kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi var; orada da Gökhan, aklımıza ‘Cuma günü 15.50’de öleceğim’ diye halka megafonla duyuru yapan, sözünü sakınmayan ve esnafın tüm düzenbazlıklarını ortaya döken belediye başkanıyla benzeşmez mi? Bir de Merve var tabii, Gökhan’ın biricik sevgilisi. Durup durup sormaz mı, ‘ne zaman isteyeceksin beni babamdan?’ diye.
Tüm bu esin kaynaklarından bağımsız; sürükleyici ve platformda yayınlanan en iyi Türk yapımlarından bir tanesi. İçinde bulunduğumuz dijital çağda insanların yeni Tanrısının teknoloji olduğunu ve toplumun lider ve mucize ihtiyacının hiçbir zaman eksilmediğini gösteriyor. Ayrıca gelişen teknolojilerin insanları bir araya getirme, yeni akımlar oluşturma ve kısa sürede yayılmasını sağlamasına da dikkat çekiyor.
Toplumumuzda halen daha tabu olarak görülen birçok konuyu masaya yatıran, göze parmak sokmadan mesajlar veren, temposu yüksek ve oyunculukların hiç de fena olmadığı bir dizi Kübra. Tüm bu esin kaynaklarından ötürü orijinalliği bir parça sorgulanabilecek konumda olsa da genel olarak izlenmeye ve yorumlanmaya değer bir iş.
Keyifli seyirler…
Bir yanıt bırakın